Cumhuriyetin Eşiğinde Of’tan Yükselen Bir Ses: Eşrafın Kaleminden Tarihe Not
Cumhuriyetin Eşiğinde Of’tan Yükselen Bir Ses: Eşrafın Kaleminden Tarihe Not
Cumhuriyetin ilanından yalnızca birkaç gün sonra, 8 Kasım 1923 tarihinde İstanbul’daki Sebilürreşad dergisine ulaşan bir mektup, Karadeniz’in serin rüzgarlarıyla yoğrulmuş Of kazasından yükselen derin bir endişeyi ve kararlılığı kayıt altına alıyordu. Bu mektup, sadece Of eşrafının hissiyatını değil, aynı zamanda bir dönemin sancılı zihinsel ve toplumsal dönüşümüne karşı Anadolu’nun muhafazakâr damarından gelen güçlü bir direnişi yansıtıyordu.
Yayın Tarihi: 5 Temmuz 2025
Yazar: Gökhan Karataş – Of'un Sesi
Kategori: Tarih / Kültür / Yerel Bellek
Cumhuriyetin ilanından yalnızca birkaç gün sonra, 8 Kasım 1923 tarihinde İstanbul’daki Sebilürreşad dergisine ulaşan bir mektup, Karadeniz’in serin rüzgarlarıyla yoğrulmuş Of kazasından yükselen derin bir endişeyi ve kararlılığı kayıt altına alıyordu. Bu mektup, sadece Of eşrafının hissiyatını değil, aynı zamanda bir dönemin sancılı zihinsel ve toplumsal dönüşümüne karşı Anadolu’nun muhafazakâr damarından gelen güçlü bir direnişi yansıtıyordu.
Mektup, Sebilürreşad dergisinin 23. cildinin 574. sayısında yayımlandı. Altında imzası bulunan isimler, o dönemin Of’un en etkili ailelerinden, kanaat önderlerinden, din adamlarından ve yöneticilerindendi: Müftü Ahmet Fevzi, Belediye Reisi Sarı Ali Zade Ömer Lütfi, Müderris Dursun Feyzi ve daha birçok isim… Her biri, Anadolu’nun kadim İslami ve toplumsal değerlerine bağlılıklarını güçlü bir şekilde ifade ediyordu.
CUMHURİYETİN İLK GÜNLERİNDE TAŞRANIN NABZI
1923 yılı… Savaşlardan yorgun düşmüş bir millet, siyasi olarak yeni bir rejimin inşasına girişmişti. Osmanlı’nın külleri arasından doğan Türkiye Cumhuriyeti, Batılılaşma hedefiyle şekillenen bir rota belirliyordu. Fakat Anadolu’nun kalbindeki birçok kasaba ve şehir, bu dönüşüme kayıtsız değildi. Tam aksine, bazı yerlerde bu yenilikler, “dini ve milli kimliğe tehdit” olarak görülmeye başlanmıştı.
Of’tan gönderilen bu mektup da işte bu kaygının ete kemiğe bürünmüş halidir. Mektubun satırlarında, sadece bir muhafazakârlık savunusu değil, aynı zamanda bir kimlik beyanı yer alır:
"Türk demek, İslam demek olmuştur. Bundan dolayı Türklüğü İslamiyet’ten ayırmak imkânsızdır."
Bu cümle, dönemin entelektüel tartışmalarına doğrudan cevap niteliğindedir. Çünkü Cumhuriyet’in erken döneminde yükselen sekülerleşme politikaları, özellikle taşrada büyük bir zihinsel kırılmaya sebep olmuştur. Laiklik, modernleşme ve Batılılaşma gibi kavramların gazeteler aracılığıyla yaygınlaştırılmasına karşı, Of eşrafı açıkça tavır alır.
OF'TAN İSTANBUL'A UYARI: "ZİLLETİN ÇUKURUNA SÜRÜKLENEMEYİZ"
Mektup yalnızca bir tespit değil; aynı zamanda güçlü bir uyarı ve net bir duruş belgesidir. “Batının fuhşa bulaşmış ahlakı” ifadesiyle dönemin sosyal dönüşümleri sert bir dille eleştirilmekte, bu akımları savunanlar ise vatanın iç düşmanları olarak tanımlanmaktadır.
"Batının teknolojisini ve ekonomisini alacağız… Fakat hiçbir zaman varlığımızı ve değerlerimizi batıya feda etmeyeceğiz."
Bu cümleler, aslında günümüzde dahi süregelen “medeniyet transferi” tartışmalarının erken bir versiyonudur. Modernleşmeye evet, ama değerleri feda etmeden! İşte Of’tan İstanbul’a uzanan bu mektup, taşranın “kendine özgü modernleşme” arayışının da bir belgesidir.
KİM BU İSİMLERDİ?
Mektubu imzalayan isimler arasında yer alanlar, yalnızca isimden ibaret değildir. Onlar, Of’un ilmi, idari ve ticari hayatına yön veren kanaat önderleriydi. Örneğin, Müftü Ahmet Fevzi, yalnızca dini bir merci değil, aynı zamanda toplumsal barışın da teminatıydı. Belediye Reisi Sarı Ali Zade Ömer Lütfi, halkın doğrudan temsilcisi olarak mektuba siyasal bir meşruiyet de katıyordu. Bu isimlerin bir araya gelerek böyle bir metne imza atmaları, olayın ciddiyetini ve yerel kamuoyunun duyarlılığını da açıkça ortaya koymaktadır.
DÜNÜN SESİ, BUGÜNÜN YANKISI
Bu mektup bugün, bize sadece bir tarihî belge sunmaz. Aynı zamanda, bir toplumun kimlik, inanç ve gelecek arasındaki gerilimli yürüyüşünü anlatır. 1923’te Of’tan yükselen bu ses, sadece o günün değil, bugünün de bazı sorularına ışık tutuyor: Modernleşme ne pahasına olacak? Kimliğimizin temelleri nelerdir? Değerlerimizi koruyarak kalkınmak mümkün müdür?
Sebilürreşad'a gönderilen bu mektup, bu sorulara 100 yıl öncesinden verilmiş net ve kararlı bir cevaptır:
"Türk’ler, Müslüman’lar, ahlaki perdeleri yırtmak, dini anlayışları kırmak ile değil, belki bunları kuvvetlendirme ile yükseleceklerdir. Milletin arzusu budur."
Bugün tarihî belgeleri yeniden okuyup anlamak, geçmişin önyargılarını değil; geçmişin samimi endişelerini ve gerçek sorularını anlamaya çalışmakla mümkündür. Of eşrafının kaleme aldığı bu mektup, bize sadece bir direnişin değil, aynı zamanda bir medeniyet tasavvurunun da kapılarını aralıyor.
Kaynak:
Sebilürreşad Dergisi, 23. Cilt, Sayı 574, Sayfa 28 – 8 Kasım 1923
“Of Kazasından İstanbul’a Gönderilen Mektup”Yeşil çay
Haber: Gökhan Karataş
Trabzon HABERİ
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.